Cumartesi, Aralık 31, 2005

İlave

Kusura bakmayın alçak sesle yazmak zorundayım. Dün asıl yazar tutturdu bu son yazı diye, şimdi benim yazdığımı görse kesin kavga çıkar, tekmeletir beni. Ha unutmadan, ben yedek yazarım, Şakir. Abi herif kıl bi tip, illede son yazıyı ben yazıcam dedi durdu, o zaman bekle 31 akşamı yaz dedik, olmaz işim var alış verişe gidicem bugünden yazayım dedi. Şimdi de baktım gitmiş, onun için hemen yazıp, kapıyı açıp tüyücem. Adam oto yedek parçacılarına gitmiş, kalın muşamba almak için, birilerimi gelicekmiş ne, ortalığı kaplıyor. Sanki evde kurban kesicekler, ne huysuz herif yahu.

Ya bir gün ben terfi ederim de asıl yazar olurum o zaman siz görün, şimdi böyle arada fırsat bulursak sessizce işimizi halletmeye çalışıyoruz. O ne, geliyor galiba. Ben tüyüyorum, sorarsa beni görmediniz.

Cuma, Aralık 30, 2005

Ha bitti, ha bitecek

Bu sene de bitiyor. Bu gidişle bu senenin son yazısını yazıyoruz. Ben ve deneyimli araştırmacı yazar ekibim oturduk düşündük, bir nane bulamadık yazacak. Daha bir gün var bitmeye ama yarın ''ay şekerim yıl başı kuliyacaaz, çok yoğunuz'' diye yazamam herhalde dedim. E kolaymı o kadar balon şişirilecek, koltuklara muşamba kaplanacak. Odanın çeşitli yerlerine çöp kovası ve leğen (üstünüze afiyet rakıyı fazla kaçıranlar için) konacak. Üç gün önceden pişmiş, elli kere ısıtılmış börek çörek servisi yapılacak, soğuk içecekler ve salep hazırlanacak. Düdükler ve mızıkalar ortaya çıkacak. Yani anlıyacağınız iş çok.

Bu arada aklı evvelin biri bir önceki yazıya bakıp, bu ne hal lan, daha dün kudurmayın diyordun diyebilir. Onu ben yazmadım kardeşim!. Ekip kalabalık dedikya...

Eh artık seneye görüşürüz. Kendine iyi bak tatlım.. (Ulan alıcam odunu elime)..

Tamam lan yeter, kes. Ya ittirme kardeşim bitiriyoruz işte..
Hay '!^++&+&%/(((%+%^^'!@@$#$#@#@... Pardon.. :)

Perşembe, Aralık 29, 2005

Yılbaşı

Yılbaşı geliyor diye kudurmayın. Yıl geçti diye son gece tepinip duracaksınız, saat 00:00 olunca havalara zıplayıp kıç üstü oturacaksınız. Sonra saat 00:01'den itibaren koca bir yıl geçsin de nasıl geçerse geçsin diye duvarları tırmalayacaksınız. Yahu ne manyak tiplersiniz. Karar verin, on dakika önce sevinip tepiniyordunuz, sonra nasıl geçecek bu yıl diye ağlayıp durun.

Kabahat sizde, ne halt ettiğinizi bilmiyorsunuz...

Çarşamba, Aralık 28, 2005

Sanat Aşkı

Bundan sonra değerli sitemizde klip, türkü, resimli bulmaca falan da yayınlayacağız. Sanatın her türlüsüne açığızdır...

Vatandaşa hayırlı olsun.

Top Patladı

Yılbaşı Şenliği

Duydumki yılbaşı şenliği varmış. Gidenlere şöyle bir ikaz yapıyorlarmış.
Bir şişe su, peçete, plastik çöp torbası, güzel koku, el tipi elektrikli süpürge, fener, kolonya, naneli sakız, temiz çorap alıp öyle gideceksiniz.

Oh ne ala, gitmem daha iyi. Her nekadar böyle diyenler olursa da bence siz gidersiniz. Fakat demedi olmasın, başınıza geleceklerden ben mesul olmam.

Son Saniye

Yılbaşı gecesi, eş dost, balonlar, şişeler. Televizyonun karşısından sürekli zaplayarak saatin tam 23:59:59 olmasını bekliyorsunuz. O anda ''Mutlu Yıllaaaaaar!!!!'' diye bağırıp yalakalık olsun diye etrafınızdakilere sarılacaksınız. İşte nah dersiniz o anda. Zira bu sene sonu saatlere bir saniye eklenecek. Dünyanın dönüş hızındaki değişikliğe ayar yapmak için. Dolaysıyle havanızı alacaksınız, ve bir saniye daha beklemek zonunda kalacaksınız...

Merak edenler burdan okuyabilir.
Bir saniye daha

Salı, Aralık 27, 2005

Hava durumu

Taktım abicim bu hava durumuna. Bugün ajansı alıyorum, hava raporuna geldi sıra, bayan anlatıyor hava durumunu. ''Bugün aralıklı yağmur geçişleri olacak.'' Haydaa.. 23 Nisanmı lan bugün, bando mızıka takımımı geçiyor. Nedemek yağmur geçişleri, nerden seyredicez. Bir tümseğin üstünemi çıkmamız lazım, elimizede kavrulmuş kestanemi alıcaz. Ne kadar sürecek bu geçiş, pon pon kızlar da olacakmı. Resmen şeyini çıkardılar bu işin.

Tabii neticede değişen bir şey yok hava yine parçalı bulutlu, arada toplam 17 damla ya düşdü ya düşmedi.
işimiz var bunlarla...

Bugün

Bugün laf edecek konu bulamadım..

Pazar, Aralık 25, 2005

Yol



Bu yolda el ele yürüyüp her adımda bütün düşünceleri arkada bırakmak ne güzel olurdu...

Cumartesi, Aralık 24, 2005

Hava Raporu

Bir tesbit.

Sitemizde, sol tarafa Bizim Ev'in hava durumunu koyan bir link yaptık. İki günde bir çalışmadığını farkettim, kabahat bende zannetmeyin. Tahminim bu hava durumcular, benim onlar ile ilgili fikirlerimi çaktı, bana taş koyuyurlar. Hava durumu linkimi kesiyorlar. Kesin lan, çok meraklıydık, zaten saçmalıyorsunuz bir naneden haberiniz yok. Ne huysuz adamlarsınız yahu...

ACİL DUYURU - Kar Yağışı

Şu an itibari ile kar yağıyor. Ohh sonunda hava tahmincilerin gazı indi, rahatladı adamlar. Fakat ben etrafa baktım, bazılarının gözlerinin akı büyümüş, pis pis bakındığını gördüm, çiflikte altını eşeleyen öküzler gibi dolanıyorlar ortada. Akıllarına bir iş düştü anlaşılan. Ne yapacağımı bilmiyorum, kalın demire mi vursak, şap küpüne mi bandırıp çıkarsak. Güya kar yağdı diye sevinecekken, kalk bu kuduruklar ile uğraş. Off ne zor iş bu fikir sahibi olmak...

Hizmet

Sitemize yeni linkler ilave ettik. Hizmette sınır tanımayız. İlgililere duyurulur.

Cuma, Aralık 23, 2005

Demirciler

Bir kısım mahluklar kafalarının her tarafına demirler asıyorlar. Erkeklerden bahsediyorum öncelikle, veya en azından öyle görünen acayip yaratıklardan. Kulağına, burnuna halkalar, ziller, demirler takıyorlar. Yahu atmısınız, at arabasımı? Ne iğrenç bir şey, elime geçirsem çeker yırtarım o delikleri. Bunlar karakterini kanalizasyona düşürmüş tipler, insanlıkdan kaçmaya çalışan manyaklar. O demirler bir taraflarına çıkmayacak şekilde girsin de her metal dedektöründen geçerken ötsünler.

Bir de daha az zararlı gibi olan yüzük boncuk meraklıları var. Velet 14 yaşında bile değil, parmağında yüzük. Öyle evlilik yüzüğü falan değil, zaten o yaşda ne faaliyeti varki evlenecek. Acayip desenli, belediyenin lağım akıtmak için döşediği künk kalınlığında bir yüzük, hatta bazen birden fazla. Neymiş kool görünecekmiş. Hay aklınıza, yahu özentiden her yeriniz şişti davul gibi oldunuz, içi de boş olduğu için bangır bangır ötüyorsunuz.

Aklınızı başınıza toplayın, heryerinize ağırlık asarak kıymetli adam olamazsınız. Kıymet kafanızın içindekilerde, üzerindeki metaller ve çıngıraklarda değil. Atlarda, ineklerde de var onlardan.

Yüzük bilezik takan salaklara da lafım var. Merak etmeyin büyüyünce doğru dürüst kibar bir yüzük takarlar size de, ama şimdiden özenip kadınmısınız erkekmisiniz karıştırırsanız, ileride burnunuza halka takıp köle yaparlar sizi.

Son Vaziyet

Şu an itibari ile Tegucigalpa saati ile 08:10 sıraları. Ve Bizim Sokakta durum sakin. Camdan baktığım zaman hala güneş ve mutlu mutlu süzülen bulutlar var. Bu arada Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü sitesi yüssüzleri hala yağmur ve kar diyor. Acaba diyorum bu mümtaz kuruluş, Bizim Sokağı değerleme dışımı tutuyor, öyle ise hakkım kalır, iki elim yakanızda olur. Yani başka sokaklara göre sallama yapıp bizi pas mı geçiyorlar. Belli mi olur, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü (Ulan ammada uzun isim, yoruldum yahu). Ben bir gelişme olursa haber veririm, kulağınız zilde eliniz sıcak bir yerde olsun (Çek lan elini it!).

Yazı Durumu

Kısa bir süre de olsa yazılarımı tazelemedim. Mektup, faks, telgraf, telefon, email ve güvercin yolu ile ''Noldu kardeşim, neden yazmıyorsun'' diye okurlarımdan sualler aldım. ''Lan kafam bozuk havam da değilim'' dedim. Fakat bu arada bir grup okurun Ahırkapı civarında nümayiş yaptığını öğrendim, odun yakıp, şekerli yoğurt yiyerek hep bir ağızdan marşlar söylemişler. Bende hemen bunun üzerine oraya gitmeye karar verdim. Derhal hava durumuna baktım bilgisayar ve televizyondan, ve belediyenin pişkin bir şekilde '' Kar geliyor, don var, evlerinizin damı çökebilir, sakın olaki kafanızı yorganın altından çıkarmayın'' ikazı ile karşılaştım. Bunun üzerine toplantı yerine gidemeyip atlı ulak ile haber gönderdim. ''Dağılınız kardeşim sonra devlet baba size el koyar'' dedim. Ancak sabah erken kalkıp da camdan bakınca birde ne göreyim, güneş pırıl pırıl yakıyor, kuşlar tek sıra halinde su içmeye gidiyor, rüzgar yok. Hemen belediye telefonuna sarılıp ağzıma geleni saymak istedim. Ama vazgeçtim, zira faydası olmaz onlar bildiğini okur diye. Ve hemen bu notu yazıp son durumu size aktarmak gerekir diye karar verdim. Bundan sonra toplu hareketlerde bulunmayın, ama illada bulunacaksanız bana da haber verin, evde ne kadar şeker, ciklet, su muhallebisi varsa alıp geleyim.

Çarşamba, Aralık 21, 2005

Hayaller

Hayat.
Aşık olmak
İlk öpüşme.
Yüz kaslarınız ağrıyana dek gülmek.
Sıcak bir duş.
Özel bir bakış.
Manzaralı bir yolda araba kullanmak.
Radyoda en sevdiğiniz kişinin şarkısının çalması.
Yatağınıza uzanıp yağmurun sesini dinlemek.
Yeni çıkmıs sıcak bir poğaça..
Satın almak istediğiniz kazağın %50 indirime girdiğini görmek.
Uzaktaki bir arkadaşınızla telefonda konusmak.
Köpük banyosu.
Kıkır kıkır gülmek.
Güzel bir sohbet.
Kumsal.
Gecen kış giydiğiniz montun cebinden on milyon çıkması.
Kendinize gülmek.
Gece yarısı saatlerce telefonda konuşmak.
Su fıskiyelerinin arasında koşmak.
Durup dururken gülmek.
Yanınızda size güzel olduğunuzu söyleyen birinin olması.
Hakkınızda güzel sözler söylendiğine kulak misafiri olmak.
Uyanıp daha uyuyacak birkaç saatiniz olduğunu farketmek.
Yeni arkadaşlar edinmek.
Eski arkadaşlarınızla zaman geçirmek.
Yavru bir köpekle oynamak.
Oda arkadaşınızla gece yarısı sohbetleri.
Güzel düşler.
Arkadaşlarınızla araba yolculuğu yapmak.
Sevgilinizle yorgana sarılıp iyi bir film seyretmek.
Çok güzel bir konsere gitmek.
Çikolatalı kurabiye yapmak.
Sevdiğin insana sıkıca sarılmak.
İstediği armağanı açan kişinin yüzündeki ifadeyi görmek.
Güneşin doğuşunu seyretmek.

Ve... Bunların hiç birine vaktinin olmadığının farkına varmak.
Yaşasın bürokrasi... Yaşasın kamusal düzen...

Salı, Aralık 20, 2005

Telefon durumu


Daha önce de yazdım bu ADSL hatları berbat, ve telefon hatlarını fareler kemiriyor diye. İkazımız hemen ses getirdi, devlet ve millet işe el attı. Çözüm için uzman arkadaşı görevlendirdiler ve o da hatların ne kadar sağlıklı olduğunu yerinde tesbit için çalışmaya başladı.

- ''Alo kimsiniz?''
''Sana ne kim olduğumdan, ne istiyorsun?''
- ''Orası lalelimi?''
''Ne alaka, burası Yozgat..''
- ''Hass.......''

Bu gibi karışıklıklar olsada, aslında görüldüğü gibi durum kontrol altında.

Pazartesi, Aralık 19, 2005

Hava durumu


Bakın adamlar da benim gibi hava raporu rezaletinden şikayetçi oldukları için çok daha ciddi ve sağlam bir usul geliştirmişler.


Not: Ne yazıyor anlamadım diyeni döverim ona göre.

Bizde Sinema

Sinemaya iyi bir film seyretmeye gitmeye karar veriyorsunuz. İyi halt ediyorsunuz. Yola çıkıyorsunuz, filmin süresinin yarısı kadarını sinemaya gitmeye çalışarak geçiriyorsunuz. Varıyorsunuz oraya, kapıda bir güzel donunuza kadar arıyorlar, ne o belki olurda oradan koltuk, hoparlör falan aşırmaya gelmişinizdir, yanınızda makas, demir testeresi falan vardır. Neyse giriyorsunuz, bilet alacaksınız. Oradaki adam veya bayan başka bir iş bulamadığı için o işi yapıyor havasında ters bir şekilde size bileti veriyor ve 18F kardeşim diyor. Lan asker yatakhanesimi bu, istediğim yere otururum ya sana ne. Olmaz. Hele bir de yanlış yere otur, o koltuğun sahibi evine tecavüz edilmiş gibi yırtınarak fener tutan herifi çağırıp sizi şikayet eder. Onun için nereye dedilerse oraya oturmak zorundasınız. İyi oturdunuz, sonra perdede başlıyor üçüncü sınıf reklamlar. En az yarım saat televizyonda ne görüyorsanız aynısı orda, iyi de o zaman ne diye gittik o kadar yolu, evde de seyrederdik o reklamları. Ya sabır, neyse filme geçiliyor sonunda. Özellikle yabancı filmlerde adamlar milyonlarca dolar harcıyorlar, bilmemne son teknoloji kameralar, ışıklar, bilgisayarlar ile pırıl pırıl bir film çekiyorlar. Sizin seyrettiğiniz ise, sanki o film edirnekapı sahil yoluna döşenmiş, üzerinden bir hafta trafik geçmiş gibi rezalet, çizik, bozuk, renkler kayık, ses berbat. Yani içine edilmiş. Gavur görse bunu saçını başını yolar. Tam filmin heyecanlı yerinde cart diye kopuyor, 20 dakika ara. Ne o illa iki kola bir tuvalet için. Hayda. Bize ne ne yahu, isteyen film boyunca içer de işer de. Bizim keyfimizi neden bozuyorsunuz.

Neyse film bir şekilde bitiyor, kafanız bozuk ses düzeninden patlamış, gözlerin bozulmuş, ama yine de keyif aldım diyorsunuz. Sonra bir sürü zaman yine yolda geçerek eve dönüyorsunuz. İki saatlik film size altı saate patlıyor.

Pazar, Aralık 18, 2005

Adi Herifler

Ya deli bunlar, manyaklar. Pazar sabahı, öğleye yakın tam uyunacak zaman. Hava da bozuk, oh ne keyif yorganı kafaya çekip yatmak. Tam o sırada, Almanlar şehri bombalamaya başladı dedirdecek şekilde bir anons sokakta, hoparlörü açmışlar sonuna kadar. Bilmemne belediyesinden duyuru, bundan sonra çöpler haftanın bilmemne günü şu saatte toplanacak. Belki elli kere geçti it herifler. Allah cezanızı versin, çok meraklıydık sizin çöpünüze de hizmetinize de, sanki bir halt yapıyorlar zaten. Sıçtılar uykumun içine, o hoparlör kıçınıza kaçsında her osurduğunuzda evinizin duvarları sarsılsın. Rezil kepaze adamlar. Pazar sabahımı yapılır bu lan, çok lazımsa asın bir yazı bir yere gören görür.

Deli ederler adamı, saygısız geri kafalılar. Bir sovyetlerde vardı bu sokaklarda bağırıp çağırmak, bir de bizde.

Kar

Bak demedi olmasın. O daha önce kanaatimi yazdığım hava raporlarına göre yarından itibaren bizim evin civarına kar yağma ihtimali belirmiş. Ben hemen hazırlıklara başladım. İki ayrı kamp halinde okurlarımı toplayacağız. Şap'a bulanmış peksimetleri ellerine vereceğiz. Ve demir kapısı olan büyük odalara hemcinsleri ile tıkacağız.

Nedir lan bu rezalet, daha yerde bir santim kar tutmadan kolları sıvıyorlar. Ondan sonra yazın bir yere gidicez, elliiki çeşit çocuk bezi, alt donu, plastik meme, kırk türlü çıngırak, tarak, kokulu sabunlar, bacak araları için pudralar, balonlar, mızıkalar, sopanın ucunda dönen oyuncaklar, bağırıp çağrışmalar, küçük sefer tasları, büyük su ısıtıcıları, boklu don torbaları, şile bezi örtüler, yara bantları, kanayan dudaklar, patlamış kulaklar, sargı bezleri, ilaçlar, volkmenler, piller, yastıklar, bebekler, kurmalı hayvanlar, kitaplar, silgiler, araba kornası gibi ses çıkaran düdükler, sahte cep telefonları, vs. vs. vs. vs.

Millet ikinci dünya harbine giderken bile bu kadar hazırlık yapmıyordu be. Ayıptır lan.

Pırt

Bu mevzu hepinizi ilgilendiriyor. Her ne kadar ''Aaa, ne ayıp kardeşim'' falan da deseniz. Hepiniz bir kenarda pırt yapmayı pek seversiniz. Hele bazen inceden uzun bir tane gelir, oooh ne keyifdir o..

Bakın bakalım bunu beğenecekmisiniz..

Farting Elves

Cuma, Aralık 16, 2005

Eyvah Alete bir şey oldu

Bunu arada bir duyarız. ''Yandım anam alet gitti'', veya ''açmıyor bu abi'' gibi bağırıp çağırmalar.

Çare olarak aşağıdaki linkde bulunan Backup programını tavsiye ederim. Mac için piyasadaki en pratik ve iyi backup programlarından biri, bence en kullanışlısı.

SuperDuper!

Bu alet problemi kaçınılmaz. Kahvaltıda hem haberleri okuyayım hemde kahve içeyim diyen salaklar. Mandalina soyarken fazla sıkıp alete sıvı kaçıranlar. Akşam yatakda borsaya ne olmuş diye bakarken, sarışın! kız arkadaşının üstüne atlaması ile kırılan aletler. Çok oluyor bunlar. Benden söylemesi siz sürekli Backup alın. Ve ayrı bir yerde kavanozda saklayın...

Yağmur Zamanı

Camdan dışarı bakınca buğulu ve dumanlı bir ufuk görüyorum. Yerde çimenlerin üzerinde ve taşlarda küçük küçük parıltılar var. Yağmur yağıyor diyorum. Tek tek düşüyor ve dağılıyor o parıltı taneleri, sanki yazık oluyor her bir damlaya yere çarptıkça. Sonra sesini dinliyorum, dama ve cama rastgele ama bir ahenk içinde vuruyorlar. Sanki bak ben burdayım der gibi.

İçimden bir heyecan başlıyor acaba dışarıda olsammı diye..

Birden bir ses ile irkiliyorum. ''Kapının altında su sızıyor lan, acele havlu getir hamo''.
- '' Adi herif kaç kere dedim şu çerçeveyi yaptır diye, yine su basacak ortalığı..''
''Lan benim kabahattimmi, eliniz şeyinize kaçmış bir iş yapmadan oturuyorsunuz orda, kalkında kovayı boşaltın bari.''
- '' Hey ordan bir tepsi ver, bir yer daha damlıyor..''
'' Hay sizin evinize de damınıza da, ben gidiyorum''
- '' Cehennemin dibine git, it herif, dışarıda bir çukura düşersinde görürsün ıslanmayı sen..''
''XXFCF!!#@$#%^&?#@"

Yağmur bu sefer gülerek düşüyor cama sanki...

Perşembe, Aralık 15, 2005

Bugatti Araba

Bu araba ile ilgili yazıya bir arkadaş comment yazmış, ve vergiler çok yüksek olacak diye endişesini belirtmiş.

İçim acıdı doğrusu, adam herşeyi halletmiş, arabayı sipariş etmiş. Üçyüz şanslıdan biri olmayı hak kazanmış, ama vergi işine takılmış. Bence yardım edelim derim. Benim öküz şeklinde bir kumbaram var. Taksim Şişhane arasında bir yere koyalım ve vergi parasını toplayalım. Yazıktır. Sonra bakarsınız bize de bir tur attırır belki..

Daydream

Daydream yani gündüz rüyası. Gündüz ortasında gözleriniz açık, evde işde veya yol ortasında başlarsınız hayal etmeye. Sanki gözünüz ile dünya arasında transparan bir perdede oynayan bir film gibi. Rüya gibi gezdirir sizi istediğiniz yerlere. Bazen bir teknede mavi sularda yaz sıcağını hissedersiniz, bazen elinizde tüfek ikinci dünya savaşında eski bir bina yıkıntısının yanından koşarak geçersiniz. Bazen yarış arabası kullanır, bazen meyva bahçelerinde sevdiğiniz ile el ele dolaşırsınız. O kadar gerçekçidirki, ellerinin sıcaklığını hisseder, nefesini koklarsınız.

Sonra gerçekler aleminden bir ikaz gelir, bazen bir telefon, bazen ''Bakarmısın kardeş'' diye seslenen biri. O ekran yavaşça kaybolur. İçinizde bir burukluk, ve endişe başlar. Nereye gitti benim rüyam. Nerdeyim ben diye sorarsınız. Sonra o telefona veya seslenen kişiye içinizden küfreder, ve yaşamaya devam edersiniz.

Eğer bu anlattığım size yabancı geliyor veya hiç bilmiyorsanız. O zaman siz o ''Bakarmısın'' diye hayallerimi yıkan kişisiniz.
Yapılacak bir şey yok, bu fişe takılarak çalışan bir şey değil.

Hangisi hayal hangisi gerçek acaba? Zaten bu hayat da hayal değilmi?

Çarşamba, Aralık 14, 2005

Süslü laptop

Bu gün bir haber vardı. 80 karatlık pırlantalarla süslü 350 bin dolarlık laptop diye.

Dışı pırlanta, doğru dürüst çalışmayan windows. Hadi Mac olsa belki bir anlamı olur..
Ama daha çok bana dışı süslü ve parıltılı, içi odun yarması bomboş, beyinsiz cahilleri hatırlattı. Süsüne aldanıp Merhaba dersiniz, sistemi crash etmiş olarak o da size küfreder.

Dışına aldanıp da mal almayın, arkadaşlık etmeyin.

Salı, Aralık 13, 2005

Önemli Açıklama

Yarından itibaren kanatlı yaban hayvanlarının avı serbest bırakılıyor. İlgilenenlere duyurulur...

Chat



Chat yaparak veya internette reklam ederek tanışıp yolunu bulma hevesi ile yaşayan bir ton insan var.

Chat odalarında sabahtan akşama kadar oturup bekleyen ahmaklar çok. 1993 senesinde yayınlanan bu karikatür hala bu konudaki en başarılı mizahdır ve bir o kadar da anlamlıdır...

Gerisi size kalmış...

Zaman



Sizi sevenlere zaman ayırın..

Zamanı dakikalar ile değil, mutluluklar ile ölçün...

Commentler

Bak şimdi bu comment işini bazıları azıttı. Ben burada kendimce gır gır geçip eğleniyorum, yazarken gülmekden gözlerim yaşarıyor. Hayatı hafife alıp eğlenmeye ve okuyanı da havaya sokmaya davet ediyorum. Adam kalkıyor bir sayfa demogoji yapıp kafa ütülüyor. Böyle giderse ciddiyetinizden ortadan ikiye ayrılacaksınız. Çatlayacıksınız lan. Yazıktır. Hay aklınıza..

Ha birde bir birlerine cevap verme yeri gibi kullanıyorlar, gidin sokak ortasında bağrışın burası yerimi..

Bundan sonra commentlere önce bakıp sonra post edicem, veya tamemen kaldırıcam.
Valla ister okuyun ister okumayın, ben eğleniyorum. Hem de çok...

Pazartesi, Aralık 12, 2005

Linkler

Bakın, sol tarafa her zaman lazım olacak elinizin altında olması gereken internet linklerini koyuyorum. Hizmetlerimiz devam edecektir.

Not: Şimdi akıllılık yapıp bana bir sürü link adresi falan vermeye kalkmayın. Ben gerekli araştırmayı yapıyorum...

Hediye meselesi

Bu emailini kaydedip hediye bekleyenlerin sayısı artıyor. Ama henüz bir saf tutacak kadar değil.

Hediye olarak da ne versem, ne etsem diye düşünüyorum. Bir türlü karar veremedim.

Acaba ikinci el arabamı versem, veya bir kavanoz karışık turşumu versem... Hay Allah ne yapıcam şimdi ben...

Yılbaşı Kutlamaları

''Ay şekerim biz Paris'de kutlayacağız yıl başımızı, hemde hindi yiyip Noel babayı da görücez.''

Al eline kalın bir odunu başla diyor... Yahu ne kafasız adamsınız..
Size ne elin Paris'inden, bırakın ne halleri varsa görsünler. Oraya gideceksiniz, acayip bir otele bir dünya para vericeksiniz, yol ortasında turist kazıklamak için açılmış bir lokantaya gidip ''Siz de rakı bulunurmu abi'' diye soracaksınız. Sonra da Eyfel kulesine doğru gidelim, aşıklar gibi dolanalım diyeceksiniz. Orada gece kısa etek giyeyim daha fıransız olurum derken basur kapacaksınız. Varoşlardan gelen bir araba dolusu veletlere çanta ve pasaportunuzu kaptıracaksınız. Sonraki günlerinizi pasaport yeniletmek için ayyıldızlı bayrağımızın altında geçireceksiniz.

Hepsi bir yana. Hindi nereden çıktı yahu. Gavurlar bunu Kasım ayında yiyorlar. Tahminin Hindiler bir o ayda görünüyor o memleketlerde. Noel baba'ya gelince, adam zaten hayal, olmasa bütün gün kırmızı palto ile gezer mi. Ben kırmızı çorap bile giymiyorum. Ne olursa olsun sana bana ait bir inanış değil. Ne o hediye getirecekmiş. Çok meraklı isen tut para ile bir yaşlı kadın, ver kredi kartını da, akşam bir file hediye ile gelsin. Sen de ''Aaa neler getirmiş, ay ne güzel sürpriz'' diye kendini kandır. Manyak...

Yok öyle saçmalık, oturun oturduğunuz yerde, saatin yelkovanını seyredin. Sanki siz bu saydıklarımı yapmazsanız 2005'de takılıp kalıcaksınız. Kalın lan, biz de rahat ederiz...

Pazar, Aralık 11, 2005

Yorumsuz

Emailler

Lan abicim şu email adreslerinizi kaydedin, bakarsınız bir hediye falan çıkar. Ne eli sıkı tiplersinizi yahu.
Ayrıca sevdiklerinize veya gıcık olduklarınıza blog adresimizi veriniz. 40 güne kadar ne dilerseniz başınıza gelsin.

Gidici


İstemeeeem, ölürsem kabrime gelme istemeem.. (Nerde o günler...)

Ey yolcu baktığın yeri basit bir desktop sanma, tanı. Düşün buradan kazanılan onca dolarları.

Son pişmanlıııık neye yarar... Herşeyin bedeli var... (Sağol baba, emrin olur)

Kılavuz


Bu fotoğraf bir havaalanında çekildi. Neresi olduğu lazım değil. Ama belliki modern ve süslü bir yer.

Hani bir söz vardır, '' Klavuzu karga olanın burnu b..dan çıkmaz diye ''. İşte sizinde sisteminiz Microsoft olursa yukarıdaki ekranınız böyle olur. Oraya millet sizin hata mesajınızı okumayamı geldi, yoksa bakıp da yolunu bulmaya veya bir şeyler mi öğrenmeye. Olacak iş değil.

Fazla lafa gerek yok. Varsa yoksa Apple.

Not: Tıklarsanız daha iyi görürsünüz, tıklamazsanız siz bilirsiniz..

Kurtlar Vadisi

Adamın biri Kurtlar Vadisi ile ilgili yazımıza comment yazmış, kaltağın birinin adını yazıp daha iyi falan demiş. Adı da yanlış yazmış. Doğrusu Jeanne Üçboynuzlu olacak. Kalkmış onu da Sharon yenge ile kıyaslıyor. Yahu manyakmısınız. Burası fashion TVmi kardeşim. İşte sizin gibiler yüzünden bu diziler rayting alıyor.. Hadi işinize..

Not: Bu arada Üçboynuzlu'yu da hiç sevmem şahsen...

Cumartesi, Aralık 10, 2005

Comments

Şimdi millet comment yazıyor. Tabii isimsiz herkes...
Yani idialı bir fikriniz varsa bir isim yazabilirsiniz. Ehliyet numaranızı verin demiyoruz herhalde.
Yoksa silerim inanki, alırım elime lastiği....

Bu arada tavuklu sandviç, üzerinde peynir, biraz mikrodalga.. Ve yandan aşırma icetea acayip gidiyor...
Günün her saati tavsiye ederim.

Sitemize ilaveler

Evvet bugün sitemizi biraz yeniledik..
En önemlisi email listesi, lütfen email adresinizi girin. İyi bir haberimiz olunca size email atarız.
Merak etmeyin email adreslerinizi kimseye vermiyoruz.. Sadece Cağaloğlu hamamı girişine asıcaz o kadar.

Kar havası


Kar yağsa...
Ne güzel olur karlı havalar, ve manzaralar. Her yer bembeyaz.. Başka bir huzur verir insana..
Camın arkasından bakarsın sıcacık, dışarısı bembeyaz. Güzel bir duygudur o..
Hadi ha gayret biraz daha soğuk bakarsın kar yağmış..

Cuma, Aralık 09, 2005

Bugatti Veyron

Abicim araba bu.. Bugatti Veyron..
Şimdi bu araba ile Sapanca yolunda gidiyorsunuz, polis abi radarı açmış bakıyor.. Birisi saatte 360 km ile geçiyor..
Adamcağız sağına soluna bakıyor, lan akşam yine fazla kaçırmışız herhalde diyor. Sonrada Allahından bulsun adi herif geçirir bir duvara da görür gününü diyor.. Haklı polis abi, nedese uyar...

Ama.. mal kıyak kardeşim...
http://www.webwombat.com.au/motoring/news_reports/bugatti1.htm

http://www.rsportscars.com/eng/cars/bugatti_veyron.asp

Cep Telefonları

Şimdi Cep telefonlarına mesaj gönderip de IMEI numarası kaydı varmı yokmu meselesi var. Bu işin içinden kimse çıkamıyacak, acayip karıştı. Kaçakları yakalıycaz diye uğraşmaktansa, kapkaççıları yakalasınlar, gümrükleri kontrol altına alsınlar daha iyi. Neticede ne kadar mobil kullanıcı sayısı artarsa o kadar o ülkenin entegrasyonu, üretimi ve verimi artar. Zaten konuşan kimse bir şekilde para ödüyor, bedava telefon demek bedava konuşma demek değildir.

Yine fazla kaçırdılar bu işi... Elli tane evrak lazım diyecekler bir telefon kaydı için. Oh ne ala..
Konuşmam kardeşim, kapatırım o telefonu daha iyi. Arayacaksanız telgraf çekin, o yıl içinde gelir inşallah.

ADSL

Hay bu ADSL hatları böyle yarım yamalak yapanlara...

Bilmem ne megabit güya, modem gibi çalışıyor. Olmaz olsun sizin gibi tekelci idare.
Varsa bu konuda daha iyi bilen buyursun yapsın.. Bu arada, eski telefon tellerini fareler kemiriyor, ona da bir çare lazım..

Kemer

Uçakta kemerinizi bağlı tutun.. Bak geçen gün THY türbülansa girmiş, millet kafayı kırmış. Halbuki kemer olsa bunlar olmazdı. Türbülansdan uçak düşmez, yani genel olarak. Ama havada iyi salladımı kafa kol gider.

Uçmasan olmazmı mesela.. Olmaz kardeşim, nasıl gidicez onca yolu..

Havalar

Hava durumu rezaleti.
Yahu nedendir bu TV'ler ve web siteleri bir türlü hava tahminini tutturamaz. Akşam bakıyorsun 'bugün hava bilmemne olacak' diyor, halbuki akşam olmuş ve hiçde öyle değil. Bari kafanızı camdan çıkarında bakın yahu, bu ne saçmalıkdır.

Bu kadar teknoloji de iyi değil, efendim radar senden iyimi bilecek. Lan kolum pencerenin dışında bir damla yağmur yok.. Olmaaaz, radar var dedi.. İyi al o radarı ..

Kurtlar Vadisi

Haberlerde vardı. Kurtlar Vadisi Sharon Stone ve Andy Garcia'yı kadrosuna katmış. Yesinler.. Yahu amma havadan uçmayı beceriyorlar. Binbir yalakalıkla nasıl ikna ettilerse 5 dakika görünüp iki laf edeceklerdir. Bir ton da para verirler elbette. Oldu sana kadrolu oyuncu. Olsa olsa buna 'guest star', misafir sanatçı denir. Zaten Sharon Stone ellisini geçmiş her gelene vermeye hazır vaziyette. Bu kadar büyütülecek iş değil. Ama egolar havada uçuşuyor.

Diziye gelince bana göre ortalığı karıştırmakdan başka bir işe yaramıyan bir iş, malesef bir sürü insanda buna kanıyor.

Neyse siz yinede bildiğinizi yapın.

Durum

Ortalıkda o kadar malzeme varki. Oturup kendi fikirlerimi yazmaya karar verdim. Öyle çok fazla da yazamam, üşenirim.
Ama en azından malzeme olur belki bir kaçına..

Neyse bu durum bundan ibaret. Okuyana ne ala...